16 Eylül 2013 Pazartesi

George Orwell - Hayvan Çiftliği

4 yorum:

  1. Gerçekten tek solukta okunan bir kitap. Benzetmeler üzerinden kurulmuş, bana kalırsa çok güzel bir eleştiri. Yazar, iktidar hırsının toplumu nasıl bir felakete sürüklediğini basit ve çarpıcı bir şekilde açıklamış. Geçmişte yazılmış bir roman olmasına karşın görüyoruz ki hala güncelliğini koruyor. Hatta günümüze bakarsak kitapta anlatılanlar masum bile kalmış. Hem kapitalist sistemin acımasızlığı hem de sosyalizmin, zalim yöneticiler elinde doğuracağı kötü sonuçlar yazarca masalsı(bir peri masalı) bir biçimde aktarılmış. Ben kitabı beğendim.
    Kitabı beğenmemi sağlayan önemli bir unsur da bana kalırsa çevirisi. Benim okuduğum ‘Hayvan Çiftliği’ Celal Üster tarafından dilimize çevrilmiş. Celal Üster gibi iyi çevirmenler, çevirmenin kitabın ikinci yazarı olduğunu kanıtlıyor. Aynı zamanda Üster’in kitap için yazdığı sunuş tek kelimeyle mükemmel. Değinmeden geçmek haksızlık olurdu.

    YanıtlaSil
  2. Uzun bir aradan sonra herkese merhaba. Öncelikle şunu söylemek isterim ki güzel bir kitapla tekrar geri dönmek çok keyifli.

    George Orwell’den okuduğumuz bu eser İngiltere’nin yemyeşil kırlarından birindeki bir çiftlikte geçmektedir. ‘’Beylik Çiftlik’’tir burası. Sahibi Bay Jones’tur. Emrindeki hayvanlarıyla kendi düzeni içerisinde yaşayıp gitmektedir. Ta ki domuzların en yaşlısı Koca Reis’in çiftlik hayvanlarına yaptığı konuşmaya kadar. Çiftlikte bir uyanış başlar. Bütün hayvanlar Bay Jones’un düzenine uymak yerine daha özgürce yaşayabilecekleri bir hayatın hayali ile isyanı başlatır. Çiftliği geri almak isteyen insanlara karşı hep beraber savaşırlar. Başlangıçta her şey yolunda gider, çiftlikteki hayvanlar önceki düzende olduğundan daha iyi beslenmektedir, dahası önlerinde uzanan uçsuz bucaksız bu yeşil kırlar sadece onlara aittir. Elleri yoktur fakat zor işlerin bile üstesinden gelirler, bir yel değirmeni yaparlar. Fakat zamanla hep hayalini kurdukları bu düzende de aksaklıklar, ayrılıklar başlar. Kendilerine önderlik ettiklerini düşündükleri domuzlar çiftlik düzeninin başına geçmiştir. Domuzlar, hayvanların en zekisinin onlar olduğunu bu tip işlere diğerlerinin aklının ermeyeceği kanısındadırlar. Lider domuzlardan Snowball ve Napoleon arasında bir süre sonra anlaşmazlık çıkar. İkisinin de çiftliğin düzenine ve işleyişine yönelik farklı hayalleri vardır. Napoleon’un hayali kötü niyetlidir ve rakibini alt etmek için türlü oyunlara girer. Başarılı da olur. Napoleon sadece kendi düzenini kurma derdindedir ve domuzlar dışındaki diğer hayvanları ise buna ulaşmak için bir piyon olarak görmektedir. Zamanla kendi düzenini hazırlar. Türlü söylevler ve korku havası içerisinde çiftlikteki hayvanlar artık başka bir düzenin içerisine girmişlerdir. Hiçbiri ne yazık ki bir türlü üzerlerinde oynan oyunların farkında değildirler. Arada sırada Clover ve Benjamin gibi durumu farkedenler de yok değildir. Başlangıçta insanoğluna karşı yürüdükleri bu yolda hedefleri aslında böyle bir düzen mi bunu sorgulamaya başlarlar. Clover gibi belki de her biri ‘’ …Düşüncelerini dile getirebilse, yıllar önce insan soyunu alaşağı etmek üzere yola çıktıklarında, hedeflerinin asla bu olmadığını söyleyecekti. Koca Reis’in ilk ayaklanma çağrısını yaptığı o gece düşledikleri, bu şiddet ve kıyım olabilir miydi? Kendisinin gözünde canlandırdığı gelecekte, hayvanların açlık ve kırbaçtan kurtuldukları, herkesin eşit olduğu, herkesin kendi gücüne göre çalıştığı ve Koca Reis’in konuştuğu gece yolunu şaşırmış ördek yavrularına kucak açtığı gibi güçlülerin zayıfları koruduğu bir toplum vardı. Oysa, nedendir bilinmez, kimsenin düşüncesini açıklamaya cesaret edemediği, her yerde azgın, yabanıl köpeklerin hırlayarak kol gezdiği, yoldaşlarının korkunç suçları itiraf ettirildikten sonra paramparça edilişini seyretmek zorunda kaldıkları bir toplum çıkmıştı ortaya.’’ diye düşünür. Fakat bu korku ortamında isyan edecek olanlar Napoleon’un köpekleri ve etraftaki koyunların bilinçsiz melemeleri tarafından her seferinde profesyonelce susturulur. Yeni yetiştirilen nesiller kitabına uygun, Napoleon’a sadık büyütülür.

    YanıtlaSil
  3. Başlangıçta hep beraber onayladıkları kurallar kimseye bir şey söylenmeden her gün biraz daha değiştirilir. Yasaklar öyle bir hal alır ki, önceden hep bir ağızdan söyledikleri ‘’İngiltere’nin Hayvanları’’ şarkısı yasaklanır. Çünkü ona gerek yoktur artık bir şeye isyan etmeye de gerek yoktur. Şimdi tek gerekli olan önderleri Napoleon’a sonuna kadar inanmak, bunu sürekli kendilerine şu sözlerle hatırlatmaktır ‘’Napoleon yoldaş her zaman haklıdır.’’

    Artık kim kimin düşmanı kim iyi kim kötü belli değildir. ‘’Dört ayak kötü, iki ayak iyi.’’ derken önceleri bu inançları bile ‘’Dört ayak iyi, iki ayak daha da iyi.’’ ye dönüştürülmüştür. ’’Hayvan Çiftliği’’ yine yeni yeniden ‘’Beylik Çiftlik’’ olmuştur. Son sahne de böyledir, insanların ve domuzların suretleri birbirine karışır; kimin insan kimin hayvan olduğu belli değildir artık.

    Kitabın yazıldığı tarih olan 1945’ten çok uzaktayız, yazar tarafından verilmeye çalışılan mesaj ise hala canlı. İnsanoğlu var oldukça da geçerli olmaya devam edecek sanırım. Orwell'in vermek istediği mesaj derindir. Yazar özgürlüğün savunusunu yaparken belki de hırslar ve entrikalarla dolu bu düzende bir umut yoktur mesajı da vermektedir ne dersiniz?

    Bitirirken Celal Üster’in bu kitabı çevirisindeki başarısını Talat gibi ben de dile getirmek istiyorum. Yalın ve çarpıcı bir dille anlatılmış, su gibi bir kitaptı okumanızı tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
  4. Uzun bir aradan sonra nihayet blogumuza yorum yazıyorum. Önerdiğim kitabı beğenmenize çok sevindim. Komünist sistem eleştrisinde bu derece önemli ve dünya edebiyatında yer etmiş bu masallaştırılmış yergiyi okumak keyifli olduğu kadar öğreticiydi de.
    Öncelikle çeviri konusunda yorum yazan arkadaşlarıma katılıyorum. Önsöz de oldukça özetleyici ve bilgilendiriciydi.
    Bana göre şu çarpıcı söz, kitabın ana fikrinin en güçlü temsili olabilir: " Bütün hayvanlar eşittir; ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir." Gerçekten de herkes eşit doğar ama bazıları çok daha eşit değil midir? O sebeple tüm siyasal ya da toplumsal ideolojiler uygulamaya geçtiğinde; insan tabiatının binbir riyakarlığı, kendini kayırması, sahtekarlığı ve düzenbazlığıyla birleştiğinde özünden sapmaz mı? Kendi kendini çürütüp bir zamanlar A dediğine Z diyen insanoğlu aynı zamanda hafızasızdır da. Bir türlü anlayamaz içinde bulunduğu durumu. Karşılaştıramaz eskiyi yeniyle. Az çok birşeyler sezse bile asla tümden uyanıp, aydınlanmanın sorumluluğunu alıp göğüs geremez olacaklara. Bunların yerine durumu kabullenir, inanıp itaat etmeyi seçer. " Napoleon her zaman haklıdır" demek rahatlatıcı ve uyuşturucudur çünkü.
    Bir sonraki okumanın da aynı keyfi vermesi dileğiyle. Hepinize sevgiler...

    YanıtlaSil