9 Mayıs 2012 Çarşamba

Ayşe Kulin - Gizli Anların Yolcusu


3 yorum:

  1. Blogdan atılmadan bir an önce yazmalıyım yorumumu:)

    Bana göre Türkiye’nin önde gelen yazarlarından olan Ayşe Kulin’nin büyük bir hayranı olarak, ona ait bir kitabı bloğumuzda okuduğumuz için çok mutluyum. 10’a yakın kitabını okuduğum, hiç birinde sıkılmadığım ve hepsinin içinde yolculuklara çıktığımı, kitabın içine dahil olduğumu belirtmek isterim.
    Okuduğumuz bu son kitapta da öyle olmasına rağmen şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Ayşe Kulin’in son çıkan kitapları arasında yer alan ‘Veda’, ‘Umut’, ‘Hayat’ ve ‘Hüzün’ bir tarihi akışı temsil edecek şekilde kurgulandığından beni daha çok büyülemişti. ‘Gizli Anların Yolcusu’ ise diğerlerinin yanında daha az etki bıraktı.
    Yazar, insan ve aile ilişkilerini, aykırı bir aşkı, ev ve iş yaşamını sıradanlıktan tamamen sıyırmış, tüm akıcılığıyla ve hareketliliğiyle bizlere sunmuştur. Sonuçları düşünülmeden yaşanan hayatların varlığını ve bu hayatların birden bire nasıl değişebiliceğini, alt üst olabileceğini ustalıkla aktarmıştır. Bunun yanında sanki bir erkeğe bürünerek bizlere aktardığı romanında, bunun nasıl mükemmel bir anlatımla başardığını da düşünmedim değil.
    İktidara da yapmış olduğu kısa ama öz anlatıya da değineceğim. Herhangi bir kitap içindeki yayınlanacak bölümlerin sindirilmesi, hoşuna gitmeyen kurumları yok etme çabaları, kendi görüşlerine karşı olanların sindirilmesine değinen Kulin, çok da yerinde bir cümle kuruyor. ‘Ülke kocaman bir ‘gözaltı’ halindeydi’.

    YanıtlaSil
  2. Hayatımda hiçbir kitabı böyle su içer gibi okumamıştım. Ne zaman başladı ne zaman bitti anlayamadım. Geçmişten bu güne birçok Ayşe Kulin kitabı okudum. Hepsi etkileyici, sürükleyici ve aydınlık kitaplardı. Özellikle Geniş Zamanlar, Nefes Nefese ve Bir Gün kitaplarının zihnimde yeri ayrıdır. Gizli Anları Yolcusu bu kitaplar kadar beni etkilemese de iyi ki okumuşum dediğim bir kitap olarak rafımda yerini aldı.
    Kitapta bir adamın ilişkileri üzerine anlatılan hikayenin başlarda yüzeysel olduğunu düşünürken, kitap ilerledikçe aslında birçok ayrıntı ile donatıldığını fark ettim. Her şeyden önce bir kadın olarak Ayşe Kulin’in bir erkeği bu denli derin yazabilmesi alkışlanacak bir beceri. Kitabın sadece anlatılan olaylarla sınırlı kalmayıp yazıldığı dönemin toplumsal durumu ile ilgili fikir veriyor olması da bana kalırsa önemliydi. Ayrıca farklı konular(filmler, yemekler vb.) ve mekanlar(Çin vb.) ile ilgili verilen ayrıntılar da hatırı sayılır bir birikimin ürünü diye düşünüyorum.
    Bununla birlikte hikayenin gelişimini biraz ani bulduğumu yazmak isterim. Bir akşam başkahramanımız İlhami birdenbire eşcinsel olmaya kara veriyor. Bence eşcinsel bir erkeğin yaşadığı bir dizi olayı anlatan kitapta, bu karar çok daha detaylı aktarılmalıydı. Bir de kitaptaki diyaloglar bana göre biraz yapay; daha iyi ifadeyle günlük konuşma şeklimizden (en azından benimkinden) uzak. Ama belki olması gereken de budur. Bunun dışında Jülide’nin neden kitapta olduğunu bir türlü anlayamadım.
    Son olarak kitap insanların tercihleriyle ilgili okuyucuları düşünmeye ittiği için başarılıdır diyorum.

    YanıtlaSil
  3. Diğer eserlerinin aksine Kulin bu kitabında günümüzden bir kesit sunuyor bize. Bir film karesini andıran bir başlangıcı var kitabın. Son sahneden başlayan kurgu, sonrasında başa sarıyor. İşinde başarılı bir iş adamının acı bir kaybın ardından dağılmaya yüz tutan ailesi ve onu ayakta tutma çabaları, bir yandan ortağıyla birlikte yaşadığı yasak ilişkisi ve sonrasında birden başka bir adama duymaya başladığı aşk, kitabın genel konusu sayılabilir.
    Baş karakter İlhami çocuklarının kaybının ardından aile içindeki sorunlarıyla ‘’Ben ne yapacaktım şimdi? Yeni bir hayat kurmak için çok geçti, her şeyi terk edip inzivaya çekilmek içinse erkendi henüz.’’ gibi gel-gitler yaşarken kendini yasak bir ilişkinin içinde bulur. Bu süreçteki hayatını şöyle ifade eder: ‘’ Hep aynı hatta gidip gelen kara bir trendim artık, ne mutlu ne de mutsuz!’’ Karısını bir türlü eskisi gibi hayata bağlayamaması ve ortağıyla yaşadığı yasak ilişkiyle birlikte kadınlara karşı bakış açısı sert bir hal alır: ‘’Yetinmeyi bilmeyen, sınır tanımayan, bencil, şımarık kadınlar!’’ Başka bir adama duyduğu aşkla hayatının keskin bir virajına girerken de yine ikilemleri yalnız bırakmaz onu: ‘’Nasıl bir çelişki çıkmazındaydım, gizli anların yolcusu ben!’’ Ama cevabı bu sefer kesindir: ‘’Sordum kendime, bu hale gelmek için bir ilişkiye zaman tanımak gerekmez miydi? Birçok sevişme, birlikte geçirilecek zamanlar, paylaşılacak güzellikler, aşılacak engeller gerekmez miydi? Yüreğim cevap verdi: Hayır!’’ Sonrasında devam eden çelişkiler, çelişkiler ve beklenen son! İlhami karısının ve geri kalan çoğunluğun evrensel ahlak kurallarıyla, ona göre ise ‘’evrensel ikiyüzlülük’’le yargılanmaktadır sonunda.
    ‘’Gizli Anların Yolcusu’’nu anlatmaya çalışırken bile bu kurgudan kaçamadığımı farkettim. Ayşe Kulin’in önceden de bir okuyucusu olarak beklentim çoktu bu kitaptan. Kapağı ve ismiyle (baş harflerinin bir kelime oyunu olduğunu düşünmeden önce) en başta heyecanlanan ben, kitaba başladıktan kısa bir süre sonra, daha çok olayların devamını tahmin etmeye çalışırken buldum kendimi. Kulin’e özgü akıcı dilin tekrar karşımızda olduğu bu kitapta yazar, bir değil yer yer birden çok mesaj vermeye çalışmış. Bu süreçte kitaptaki bazı diyalogların yüzeysel ve güncel olma kaygısı taşıdığını hissettim. Bir de asıl vurgulanan konu ‘’eşcinsellik’’ iken ve bu konu günümüzde bu kadar önemliyken bunun daha etkili bir şekilde verilmesi gerektiğini düşünmekteyim. ‘’aşk’’ kavramının bir insan için boyut değiştirmesi birden oluyormuş gibi algılanmamalıydı en azından, konu daha çok içselleştirilebilirdi ya da zorlama bazı kısımlar eklenmeyebilirdi, ben böyle hissettim bilmiyorum. Fakat edebiyatımızda bildiğim kadarıyla bu konu üzerine birşeyler yazmış yazar sayısı çok değil, bu yüzden bu yönüyle de takdir edilmelidir Ayşe Kulin.
    Son olarak ‘’Gizli Anların Yolcusu’’ ne yazık ki ‘‘Füreya’’ kadar etki bırakamayacak ben de. Yazarın bölüm başlarında misafir ettiği Tekin Gönenç mısraları ise benim için güzel bir ayrıntıydı, bunu da belirtmek isterim:

    ‘’ bir de bakıyorsun
    uçsuz bucaksız ormanın sonunda
    dörtnala düşlerinden kaçıyorsun’’

    YanıtlaSil