21 Temmuz 2012 Cumartesi

Charles Bukowski - Ekmek Arası


5 yorum:

  1. Yazar, ailesini, çocukluk yıllarından üniversite yıllarına kadar olan hayatını bizlere aktarıyor. Bunu yaparken sürekli üçüncü şahıslar ve onlar ile yaşadığı olaylar üzerinden anlatım sürüyor.
    Bu durum aslında kitabı okurken farklı kişilikleri, yaşam tarzlarını ve insan ilişkilerini gözler önüne seriyor ve sıkıcı olmaktan çıkıp, yer yer komik yer yer ise üzücü bir hava katıyor romana.
    Kesinlikle Charles Bukowski sıradan bir insan değil. Çevresindekiler de öyle tabi. Hayatta hiçbir şeyden zevk almayan bir insanken kitap okumaya başlayıp, yazar olmaya karar verebiliyor.
    Keşke yazdığı denemelerden bu kitabın arasına da sıkıştırsaymış dedim kitabı okurken. Belki daha eğlenceli olabilirdi.
    Başlarda istemeden başladığım kitabın aslında hiç sıkmadan çok hızlı bir şekilde okunabildiğini görmek güzeldi.

    YanıtlaSil
  2. Yazar, aykırı karakterini ve kişisel yalnızlığını, çevresindeki olayları olduğu gibi anlatarak bize yansıtmış. İnsanlarla iletişimini bazen bir dışlanmışlıkla bazen bir eksiklik kaygısıyla kavga edercesine kuruyor, modern toplumun tüm saçmalıklarını kendi doğrularıyla yaşıyor. Fiziksel kusurlarını ruhsal yozlaşmaya uğramış çevresiyle kıyaslayıp bize sunuyor. Bukowski bu yüzden cinsellik gibi şiddet gibi pek çok kavramı kendi yorumuyla yaşıyor. Kitabında da bunu bizi sıkmadan yansıtıyor.
    İlginç ve bir o kadar akıcı bir kitaptı.

    YanıtlaSil
  3. Daha önceden ismini duyduğum Charles Bukowski'nin kitabını okuduğum ilk kitabı Ekmek Arası! Herkesin kendinden bir parça bulabileceği bir kitap Ekmek Arası... Çocukluk yıllarında yaşadığı dönem açısından kendisinin ve ailesinin geçirdiği ekonomik zorluklar kitabımızın ana karakteri Chinaski'nin kişiliğini oluşturmaktadır. Chinaski'nin zayıf ve çelimsiz bir çocuk olmasına rağmen hayata karşı dik duruşu, kendine has değerlerinden vazgeçmemesi beynimde yer etmiş özelikleri olmuştur. "Herkes sisteme uyup içine girebileceği bir kalıp bulmak zorundaydı" diyerek yaptığı sistem eleştirisinde döneminin insanı olmadığı rahatlıkla anlaşılıyor. O para kazanamasa da yazmak zorunda hissettiği için kendi kalıbını oluşturmaktan hiç çekinmemişti. Okumaktan zevk alacağım bir yazar olduğunu gösterdi Bukowski bu kitabında.Yer yer bana göre akıcılığını yitiren kısımlar olsa da kitabı okurken sıkılmadım.Okuduğum ilginç kitaplar arasında yerini alacağı kesin.

    YanıtlaSil
  4. Charles Bukowski’nin hayatına ait bu kesiti 20. Yüzyılın ikinci çeyreğindeki Amerikan toplumsal hayatına yönelik bir eleştiri gibi okudum ben. Türkiye’den ve 21. yüzyıldan bakınca gerçek olamayacak kadar farklı ve itici bir yaşantı aktarılmış kitapta. Buna rağmen, yazılanların hakiki bir gençlik dönemi olduğunu öğrenmek kitabı çekici hale getirdi benim için. Çok hızlı okuduğum ve akıcı olduğunu düşündüğüm kitabın beni etkilediği söylenemez. Sadece Charles Bukowski’yi tanımak için bir fırsat elde ettim. Bu kitabı yerine başka kitaplarını okumayı yeğlerdim.

    YanıtlaSil
  5. Yazarın ilginç karakteri, çevresindeki olayları ve yaşadığı döneme karşı eleştirisini blogtaki arkadaşlarım gayet güzel bir şekilde anlatmışlar. Ben burada yazarın otobiyografisini ne amaçla yazdığını merak ediyorum. Tamam, "Herkes sisteme uyup içine girebileceği bir kalıp bulmak zorundaydı." sözünü söylüyor. Kalıp insan olmak yerine Bukowski gibi olmak bana yakın bir seçim gelmedi. Açıkçası, yazarın lise yıllarına dair olan kısımlarındaki olaylar da pek inandırıcı gelmedi. Kitabı zaten bir otobiyografi değil de tek karakter üzerine kurgulanmış bir roman gibi okudum(böyle daha inandırıcı geldi).
    Kitap, yer yer sıkıcı olsa da hızlı ve akıcı bir şekilde okunuyor. Kitap hakkında merak ettiğim bir konu, kitabın akıcılığı çevirmenin iyi olmasından mı yoksa orijinal dilinde de Bukowski bu kadar akıcı mı yazıyor?

    YanıtlaSil