16 Mart 2011 Çarşamba

Amin Maalouf - Semerkant

7 yorum:

  1. Yazar kitabı Benjamin’in ağzından bizlere sunmuş, Ömer Hayyam’ı, Hasan Sabbah’ı, Selçuklu sultanı Melikşah’ı, Nizamülmülk’ü, İran şahını ve birçok farklı kişiyi bununla birlikte 11.yy İran’ını ve 20.yy İran’ını son derece etkili ve akıcı anlatıyla tarihsel bilgiler de vererek aktarmıştır. İki bölümden oluşan kitap birinci bölümde Ömer Hayyam’dan, 11.yy İran’ından ve Selçuklu döneminden, ikinci bölümde ise Benjamin’in Rubiyat’ı aramaya çıkışından ve 20.yy başlarında İran’daki durumdan, modernleşme sürecinden bahseder.
    Zaman zaman Ömer Hayyam’ın şiirlerine yer veren yazar kitabı daha da etkili kılmayı başarmış ve benim şiire olan ilgimi arttırmayı başarmıştır.
    Yazar, doğunun yaşamını ve şehirlerini, Hayyam ile Cihan’ın ve Benjamin ile Şirin’in aşkını da yaşanan olaylar çevresinde mükemmel tanımlamış, kitabı hiç sıkılmadan ve merak uyandırarak okumamı sağlamıştır.
    Kitap, benim Ömer Hayyam’ı ve İran’ın modernleşme sürecini tanımamı ve öğrenmemi sağlamıştır.
    Amin Maalouf’un okuduğum üçüncü kitabı olan Semerkant bana onun harika bir yazar olduğunu kanıtlamıştır.
    Tam anlamıyla benim okumayı en sevdiğim kitap tarzının örneği.
    Daha söylenecek o kadar çok şey var ki keşke eski günlerde ki gibi toplanıp tartışabilsek.

    YanıtlaSil
  2. Semerkant’ı elimde gören herkes; “Ben o kitabı okudum.”, “Çok güzel kitaptır, ben de okudum.”, “Ben de aldım; bir ara okuyacağım.”, dedi durdu. Ben de bu kitapla ve yazarla ne kadar geç tanıştığımı fark ettim. Çok üzücü!
    Çok üzücü; çünkü kitabı ve hikâyeyi çok beğendim. Bilhassa kitabın ilk bölümü inanılmaz bir serüvene dönüştü zihnimde. Kendimi üç kahramandan biri yerine koymaya uğraştım. Kocaman bir imparatorluğu sakin ve hakim şekilde yöneten büyük devlet adamı Nizamülmülk mü olmalıydım, Nizamülmülk’ün iktidarını kurduğu kusursuz örgütle etkili bir şekilde sarsan Hasan Sabbah mı, yoksa tüm bunların içindeymiş gibi görünen fakat kokmaz bulaşmaz duran herkes tarafından sevilen, yaşamaya düşkün, bilge Ömer Hayyam mı? Karar vermek güç.
    İkinci bölümdeyse yine emperyalizmin çirkin oyunları gözümüzün önüne seriliyor. Her dönemde her ülkede çirkin bir el toplumların başına çorap örüyor. Kimi zaman modernleşme adına, kimi zaman demokrasi adına, bazen özgürlük, bazen eşitlik ayağına insanları birbirine düşürüyor. Ülkelerin kanını emiyor. Yaşatsa bile onları elsiz ayaksız bırakıyor. Ne acı! İşte kitabın ikinci bölümünde sömürücülerin İran üzerinde oynadıkları oyunları okuyoruz. Keşke ders alabilsek.
    Kitabın geçtiği zamanda kitaba konu olan coğrafya anladığım kadarıyla bugünkünden daha çekici ve güzelmiş. Belki şimdi de öyledir ama biz buradan çok iyi algılayamıyoruz.
    Kitapta yaşanan aşklar ise çok etkisiz ve zayıf olarak aktarılmış, belki de bilerek asıl hikâyenin gerisinde bırakılmıştır.
    Bence anlatım çok güzel ve akıcı. Kitabın hiçbir noktasında sıkılmadım. Bunda çevirinin de etkisi büyüktür zannedersem. Semerkant’tan sonra Amin Maalouf benim için önemli bir yazar haline geldi. Başka kitaplarını da okuyacağım kesin.

    YanıtlaSil
  3. Arif'in dediği doğru. Keşke buluşup da konuşabilsek. O zaman çok daha keyifli oluyordu.

    YanıtlaSil
  4. Talatcım Amin Maalouf'un Yüzüncü Ad kitabını tavsiye edebilirim. O da çok etkileyici ve sürükleyici bir kitaptır şahsımca. Bu arada burada bu şekilde kitap önerileri yapabilir, ya da ayrıca okuduğumuz diğer kitaplar hakkında bir kaç bir şeyler söyleyebiliriz.Bunu ayrı bir bölüm oluşturup hazırlayabiliriz belki. Aklımda idi ne zamandır söyleyecektim.

    YanıtlaSil
  5. Kitabı anca bitirebildim ama yorum yazmak biraz saygısızlık gibi olur diye düşünüyorum. Bir teklif sunmak istiyorum. Bundan sonra okunacak kitaplardan biri için aday göstermek istiyorum. O da Ömer Hayyam'ın Rubaileri olsun teklifini sunuyorum

    YanıtlaSil
  6. Murat önümüzdeki Temmuz - Ağustos kitabını seçerken Ömer Hayyam'ın Rubaileri'ni de listeye alalım.

    YanıtlaSil
  7. Her ne kadar gecikmiş olsamda Semerkand hakkındaki görüşlerimi belirtmek istiyorum. Öncelikle şunu söyleyebilirim ki bu kitap artık Ömer Hayyam’la tanışma zamanımın geldiğini gösterdi bana. Bunun dışında Arif ve Talat’ın da belirttiği gibi, kitabın anlatımı genel anlamda akıcı. Fakat bu akıcılık, 11 yy. İranı’nın ve Ömer Hayyam’ın ağırlıklı olduğu kısımlar dışında, özellikle sonlara doğru kaybolmakta.11.yy İran’ından 20. yy Amerika’sına geçiş ve özellikle ‘’titanic’’ ile Hayyam’ın kitabının kaybolması arasındaki bağlantı bence biraz zayıf kalmış.(Bu düşüncenin bende oluşmasında, ‘’titanic’’ filminin medya aracılığıyla oluşmuş izlenimi de katkı sağlamış olabilir.) Fakat genel anlamda baktığımızda, bir hikayede birçok ülkenin ve toplum kimliklerinin bir arada anlatılması güç bir durum. Amin Maalouf bu zorluğa rağmen, başta da belirttiğim gibi kitabın akıcılığını genelde sağlamış durumda. Ömer Hayyam’ın dörtlüklerinin de bu anlatımı zenginleştirdiği açıkça ortada.

    YanıtlaSil