16 Ocak 2011 Pazar

Yaşar Kemal - Ağrıdağı Efsanesi

Usta yazardan Ağrıdağı Efsanesi

7 yorum:

  1. Önerilen iki kitap da eşit oy alınca; blog kuralları gereği kitabımızı Arif seçti.

    YanıtlaSil
  2. Doğru bir seçim olduğunu düşündüğümü belirtmek istiyorum öncelikle.
    Ağrıdağı'nın yamacında,dört bin iki yüz metrede bir göl vardır... Yaşar Kemal'in destansı romanı böyle başlar. Küp gölü denilen bu yerin tasviri yer yer, tekrar karşımıza çıkar.
    Kaval ustası Ahmet ve Beyazıt Paşası Mahmut Han'ın kızı Gülbahar'ın aşkı, yöre insanı ve coğrafyası,zindancı başı Memo'nun yüreği taş kestiren Gülbahar sevgisi, demirci Hüso'nun inançlı hali, kavalın sesindeki ıssızlık ve boşluk duygusu,sofinin bilge duruşu... Ustanın kaleminden hayal gücümün derinlerine kadar ulaşabilmiştir bu tasvirler.Abidin Dino'nun çizgisiyle de destan, insanlar daha bir güzelleşmiştir.
    Yalın anlatımın ve çizgilerin altında aslında birçok mesaj da vermektedir bu destan.İnsanların birlik oluşu,inanç anlayışının göreceliği,kör kütük cahil bir duruşun nelere mal olabileceği ve benzeri...
    Son olarak şunu söyleyebilirim ki bu roman, Yaşar Kemal'in usta kalemini bir kez daha sergileyişidir,ona duyduğumuz saygının arttığıdır.

    YanıtlaSil
  3. Sürükleyici, kesinlikle sürükleyici bir kitap. Şaşkına döndüm. Şimdi bir çarpıcı roman okumak varken bir efsane mi, bir masal mı okuyacağım derken; Ağrıdağı’nın sevdalısı oldum. Küp Gölü’nün kıyısına fırdolayı oturdum, kaval çaldım, Demirci Hüso’ya umut bağladım, Ahmet’in Ağrı’da yakacağı ateşi dört gözle bekledim. Memo’ya gözyaşı döktüm, Mahmut Han’a öfke biledim. Efsanenin içinde kayboldum. Bu incecik kitaba akıl almaz bir macera sığdırmış Yaşar Kemal.
    Şiir gibi başlayıp biten bu güzel öyküde Yaşar Kemal eşine benim rastlamadığım bir Türkçe ile olayları art arda sürükleyici bir şekilde örmüş. Sakin bir başlangıç, heyecanlı bir serüven ve olağanüstü bir son. Kararlılık, çaresizlik, korku gibi duygular ve bu duyguların değişkenliği bana kalırsa güzel işlenmiş. Birlikten doğacak kuvvetin yersiz inatları boğup atışı, aşkın Ağrı’yı aşan kuvvetinin yanındaki narinliği, kısasın kıyamete kalmayışı kitabın en çarpıcı verileriydi. Tüm bunların yanında Abidin Dİno’nun çizimleri kitabı görsel bir sanat eseri haline sokmuş. Hayran olmaktan başka ne yapılabilir?
    Kitabın tüm bu övgüye layık değerlerinin yanında benim için ayrıca bir çekiciliği de ilk defa duyduğum birçok sözcüğü içermesidir. Sizler biliyor musunuz ki; Ali Püsküllüğüoğlu’nun yine YKY’den çıkan bir Yaşar Kemal Sözlüğü olduğunu? Bu 227 sayfalık sözlüğü de Yaşar Kemal’i okurken yanınızda bulundurmalısınız bence.
    Ben kitabı beğendim. Bana kalırsa Dikkat Kitap’ta ayrıca bir Yaşar Kemal bölümü oluşturabiliriz.

    YanıtlaSil
  4. Yaşar Kemal'in bu güzel kitabını elime alır almaz tek solukta, bir gecede bitirebilmek gerçekten hoş. Kitap tercihinde bulunan arkadaşlara teşekkür etmeyi unutmadan geçemeyeceğim.İlk sayfasıyla girdiğim masalsı dünyanın verdiği haz büyüleyici. Anlatılmak istenenin en yalın halini zengin diliyle anlatmayı başarabilmiş usta bir yazar Yaşar Kemal.
    Romanımıza dönersek, zaman ve mekan okuyucuya geniş tasfirlerle aktarılmış, pastoral öğeleri yerinde kullanılmış ve olaya destansı bir hava katmayı bilmiştir yazar. Okuyucu, hikayenin geçtiği yerdeki insanların ruhsal tahlili yaparken roman kahramanlarının geleneklerini, yaşantılarını, aşklarını ve birçok kültürel zenginliği en sade ve en akıcı şekilde yazarın ağzından bulabilmiş, yazar bu akıcılığı okuyucuda giderek artan bir merak olgusu katarak derinleştirmiştir.
    Romanımızın kahramanı Ahmet'in beyaz bir atı bulmasıyla başlayan hikaye, masalsı bir sevdanın zalime karşı gösterdiği destansı bir direnişe dönüşmesiyle edebi anlamda etkileyici bir soluk kazanıyor. Sevdası uğruna ölümü göze alan bir aşık olan Gülbahar'da romanımızın bir diğer karakteri. Sofi'nin bilgeliği ile Mahmut Han'ın zalimliğini aynı özgün çizgide bize sunan Yaşar Kemal Ağrı'nın kendisi gibi sert ve zorlu karakterini kişileştirip Demirci Hüso olarak başarılı biçimde romana katıyor. Ve destansı hikayenin asıl öğesi Ağrı halkı... Zalime karşı birlik olgusunu, umudu, sabrı, sevdaya olan inancını ve aşka, aşıklara karşı saygısını Ağrı Dağı gibi efsaneleştiren yazar gerçekten takdire şayan bir yapıt ortaya koymuş.
    Son olarak Yapı kredi yayınlarıyla çıkan bu romanda belli başlı yazım hatalarının olması beni şaşırttı. 2004 yılından beri Yaşar Kemal'in eserlerini bize sunan yayınevinin bu hatalara bir çözüm getirmesi dileğiyle.

    YanıtlaSil
  5. Daha önce yapılan yorumların aksine ne kitabı sürükleyici buldum ne de anlatılan sevda hikayesi yüreğime dokundu. Abidin Dino’nun çizimlerinin kitabı renklendirdiği görüşüne katılmakla birlikte kitabın başındaki uzun betimlemeleri sıkıcı buldum. Masal türünü beğenmesem de bu kitap Yaşar Kemal’in üslubunu tanımak açısından yararlı olmuştur.

    YanıtlaSil
  6. Şiirsel anlatımı ve kullandığı farklı-çok bilinmedik kelimelerle efsanevi bir aşkı anlatan Yaşar Kemal, beni hiç sıkmadan kitabı bir solukta heyecanla okumamı sağlayabilmiştir. (Tabi bunda kitabın ince olmasıda etkendir.)
    Yazar romanın geçtiği zaman dilimini, insan ilişkilerini, gelenekleri ve doğu insanının misafirperverliğini öylesine gerçekçi ele almış ki, ve buna destansı-masalsı havayı da katarak son noktayı koymuştur.
    Kitapta en beğendim yeri de söylemeden geçemeyeceğim. Ağrı Dağı'nın öfkesinin anlatıldığı bölüm on numaraydı. Döndüm tekrar okudum.
    Ben kitabı hissettim. Yaşar Kemal'i, karakterleri hissettim.
    Ahmet ile Ağrı Dağı'na çıktım, Gülbahar ile Ahmet'in kavalını dinledim, halkla Ahmet'in Ağrı Dağı'ndan dönüşünü bekledim, demirci Hüso'nun kor saçan dükkanını izledim, Mahmut Han'ın öfkesinden kaçtım, Sofi'yi dinledim, Ağrı Dağı'nın öfkesini duydum.
    Kitap gerçekten çok etkileyiciydi.

    YanıtlaSil
  7. Yaşar Kemal'in kim ya da nasıl bir yazar olduğundan, pek bahsetmek istemesem de bu destansı romanında bir halk romancısı olduğunu kullandığı üslubuyla açıkça belli etmektedir.
    Yaşar Kemal halkın zulme,baskıcı bir yönetime karşı koyuşunu aşk gibi öyle yoğun bir duyguyla harmanlayarak hem duygusal hem düşünsel bir çalışmaya imza attığı yadsınamaz bir gerçektir.
    Kitabı okumaya başladıktan sonra ve devam eden süreçte, kitabın içinde kendinizi bulmak isteyeceğiniz bir karakter arayışına girmeye sevk eden bu destansı roman, beni de Ahmet kimliğine büründürmüştü bir anda. Olayları onun gözünden inceleyerek ve hissederek okumak gerçekten keyif vericiydi.
    Kitabı okuduktan sonra yaptığım araştırmalar romanın 1970 senesinde baskıya çıktığını ve kitabın yazılmaya başlandığı tarihin bu tarihten en fazla 1-2 sene öncesini düşünecek olursak,kitabın o dönemin gençlik gruplarına bir etkisi olmuş mudur ya da yazar bu olaylardan etkilenerek böyle bir yapıt ortaya koymuştur gerçekten merak etmekteyim.
    Okuyunca hem düşüncelerimi soru bombardımanına tutan, hem de duygularımı okyanus açıklarında fırtınalar gibi bir anda patlatan bu roman da özgürlüğün, gurur,onur ve namusla çatışmasına şahit olmak içimde garip bir huzursuzluk oluşturdu.( Kitabı okurken biraz ürktüm).
    Mahmut Han'ın yarattığı korku toplumunun gerçekte sarayın dışında sadece Kürt beyleri üzerinde gösterdiği etki, halkın iradesinin belirlediği kurallar üzerinde bir güç yaratamadığı ve gücün toplandığı yerin ise Ağrı kültürünün çobanların notalarına dökmesiyle beraber Ağrı dağına sunuşları, Ağrı Dağı'nı ise gerçek anlamda bir yaptırım gücü olarak gösterilmesi ve Ahmet'in Ağrı Dağı'nda kendini bir nevi yargılatması gibi bende bir hayal dünyası kurdurmasıyla Yaşar Kemal'in neden "Yaşar" ismini kullanması gerektiğinin açık bir delili olarak karşıma çıktı.
    Son olarak; Yaşar Kemal'i okuyalım ve okutalım.

    YanıtlaSil