18 Eylül 2010 Cumartesi

Falih Rıfkı Atay - Zeytindağı

İlk defa anket kullanarak seçtiğimiz yeni kitabımız hayırlı olsun arkadaşlar.

3 yorum:

  1. Kaldırın! İlköğretimden Üniversiteye değin Osmanlı Tarihi ile ilgili ne okutuyorsanız kaldırın.Yerine bu kitabı koyun.
    Tekme tokat bir kitap okuduk.
    Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti karşısında Osmanlı'nın köhne sistemine hayranlık duyanlara bir Osmanlı tokatı!
    "Din kardeşlerimizdir, müslümanlardır." diyen türedi Arap sevdalılarına bir başka tokat!
    Avrupalı olmayı uygarlığın tek şartı sayan sözde aydınlara sağlam bir tekme!
    Her uluslararası gerilimde savaş çığırtkanlığı yapan, ama savaşın getireceği acılardan habersiz budala milliyetçilere ve sahte cesurlara ise temiz bir dayak! Falih Rıfkı Atay herkese payını vermiş. Helal olsun!
    Tüm kitap boyunca yazarın gördükleri ve aktardıkları karşısında tüylerim diken diken oldu. Şimdi yaşadığım hayatı düşündükçe utandım, yerin dibine geçtim. Bir vakitler devlet başındaki basiretsiz yöneticilerin gencecik insanlar üzerine kurduğu kumarı ve hiçbir şeyin farkında olmayan o gencecik yiğitlerin verdiği soylu mücadeleyi gördükçe içim sızladı.
    Ağlamaklı oldum. Günümüz Türkiye'sindeki benzer görüntüler beni korkuttu. Ben de gittim Atatürk'ün sıcacık hatırasına sığındım. O'nun ne kadar değerli bir miras bıraktığı bir kez daha mıh gibi zihnime çakıldı. Gelecek nesiller için gözünü kırpmadan ölüme gitmiş, kendi hayatlarını yaşayamamış isimsiz kahramanların hatırası için hiçbir şey yapmıyorsak, en azından bu kitabı okumalıyız.
    Tüm bu hissettirdiklerinin yanında kitabın akıcılığı ve yazarın hiçbir zorlamaya kalkışmaksızın kuvvetli bir anlatım yolu bulması, kitabı çok keyifli ve rahat okunur hale getiriyor. Bununla birlikte benim okuduğum kitabın cep boyu ne yazık ki bir çok yazım hatası içeriyor. Bu denli önemli bir kitap için can sıkıcı bir ayrıntı.
    Zeytindağı, Falih Rıfkı Atay'ın mükemmel kaleminden yalnız bir mürekkep damlası. Bu damlanın her zerresinde nesnel bir göz uzak çöllerde Mustafa Kemal'i arıyor. Aynı göz sonraları 'Çankaya', 'Babamız Atatürk' ve diğer kitaplarında tepeden tırnağa
    tüm ihtişamıyla Atatürk'ü süzecektir. Sizlere Falih Rıfkı Atay'ın diğer tüm kitaplarını da okumanız için tavsiye ediyorum.

    YanıtlaSil
  2. Türk tarihinin en önemli savaşlarından birini ‘Büyük Harb’i o dönemde yönetime hakim olan İttihat ve Terakki Cemiyeti ve onun önde gelen isimlerinin uygulama ve yaklaşımları üzerinden anlatan bu kitapta; yıllardır ilköğretim ve ortaöğretim seviyesinde okutulan bu tarihin belki de hiç bilmediğim özümseyemediğim konular olduğunu keşfediyor ve utanıyorum. Tarih anlatısını bir kahramanlık destanına dönüştürmek yerine, söz konusu olayları ve kişileri katıksız siyaha ya da beyaza boyamaksızın, olduğu gibi anlatan ve geri dönüp sorgulatmaya uğraşan bu anlatım kuşkusuz takdir edilmeli ve her Türk genci tarafından mutlaka okunmalıdır.
    Kitapta bölümler, belki de zamansal olarak ardışık olmadığından, bir süreklilik duygusu vermemekle beraber başlıklarından anlaşılabileceği gibi hepsi belli bazı anekdotları aktarmak için yazılmış kısa hikayeler olarak karşımıza çıkıyor. En çarpıcı olanlarının içeriğini aktarmak istiyorum.
    Bir bölümde yıllardır Osmanlı himayesinde yaşayan halkların hep anlatıldığı gibi Osmanlı yönetimine minnet duyguları beslemek yerine, kendi çıkarını destekleyen hangi tarafsa oraya yönelen kalabalıklar olduğunu öğreniyorum.
    Bir diğer bölümde anavatandan uzak diyarları kurtarmak için, ‘ne sömürgeleştirebildiğimiz ne de vatanlaştırabildiğimiz topraklar’ için, Anadolu’yu nasıl boşverip, kaderine terk ettiğimizi ve sonradan bunun ne büyük vicdan azabına sebep olduğunu görüyorum.
    Bir başka kısımda Müslümanlığın doğduğu şehirlerin ne denli amacından uzaklaşıp, ticari amaçlarla yozlaştığını okuyorum ve kitabın yazıldığı döneme göre ne denli cesur eleştiriler yapabildiğine hayret ediyorum.
    Her sözü adeta çerçevelenip asılacak kadar derin anlamlar içeren bu kitaptan şu çarpıcı paragrafı aktarmak istiyorum: “ Şaka değil, İslam emperyalizmi yapıyoruz. Arap cenbiyeleriyle bağırsakları deşilerek, etleri çöl güneşinden kavrulmuş olanlar! Sizler, ey Sarıkamış’ın buz dağı üstünde donmuş olanların kardeşleri, siz hep, pomadlı bir yüz derisinin kapladığı boş bir kafanın içindeki bomboş bir hayalin kurbanları değil misiniz?” Bu sözleri okumak tüylerimi diken diken ediyor. Tesadüf ; kitabı okuduğum günlerde devlet tiyatrosunda ‘Ölüleri Gömün’ isimli oyuna gidiyorum. Orda da benzer bir şekilde insan hayatının değeri bir diktatörün kendi boş emelleri adına harita üzerine koyduğu bir toplu iğne kadar. Bu ne vicdanı ne de mantığı barındıran düzene askerler ölü oldukları halde gömülmeyi redderek direniyorlar.
    ‘Çadır’ isimli bölümde insan doğasının bu denli zor bir savaş ortamında dahi şahsi hırs ve arzularının esiri olabildiğini görüyor ve ‘bir damla elmasın hikayesi’ ni hayretle dinliyorum.
    Kitabın içerdiği en çarpıcı hikayelerden biri de ‘Allaha Ismarladık’ isimli bölümde. Küdus’ün de düşmesi üzerine imparatorluğa ve onun bütün rüya ve hayallerine veda ederek Anadolu’ya döndüklerinde, her gördüğüne Ahmed’ini soran bir anayla karşılaşıyorlar ve şöyle diyor yazar : “ Ahmed’i ne için harcadığımızı bir söyleyebilsek, onunla ne kazandığımızı bir anaya anlatabilsek, onu övündürecek bir haber verebilsek… Fakat biz Ahmed’i kumarda kaybettik!”
    Kitabın sonunda ise iki farklı düşünce yapısını görüyor ve yazarın 'iki adam'ın anlayışını nasıl da basit ve sade bir şekilde aktardığına tanık oluyorum. Biri aylık verebilmek için hiç de kendi meselesi olmayan bir savaşa girilmesi gerektiğine hükmediyor, bir diğeri ise kendi vatanı ve istiklali için milletin nesi var nesi yoksa yüzde kırkını bağışlaması gerektiğini söylüyor. ‘Mustafa Kemal kafa ve sanat adamı olduğu için Büyük Harb’e girme aleyhindeyken, vatan adamı olduğu için Kurtuluş Savaşı’nı bırakmayı asla düşünmemiştir.’

    YanıtlaSil
  3. Tarih tekerrürden ibarettir...Muharebe yıllarını eksikte olsa, çarpıcı bir şekilde anlatan bir kitap ''Zeytindağı''.Almanlar'ın ''Ölberg'' diye çağırdıkları bu tepe Falih Rıfkı Atay'ın 1915 yılında genç bir yedeksubayken Cemal Paşa'nın yanına atandığı tepedir de aynı zamanda. Kudüste'dir;''Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs de o kadar bizim değildi.Sokaklarda turistler gibi dolaşıyoruz.'' böyledir.
    Mustafa Kemal'den de bahseder Falih Rıfkı Atalay ''1913'te bir Mustafa Kemal, yüzyıl sonrası için bile hayaldi,fantazi romanlarında bile yeri yoktu.''der.Bir toplantıda gördüğü,o zamanlar ''kurmay'' olan Mustafa Kemal'i sorduğun da ise ''Yamandır!'' cevabını alacaktır yazar.
    ''Osmanlı İmparatorluğu buralarda, ücretsiz tarla ve sokak bekçisi idi...İmparatorlukların sanatı sömürge ve milliyet işlemektir'' işte bu yüzden de ''şarkta ölmemeye bakmalı''dır.
    Kudüs,Şam,Halep, Lübnan,Beyrut şehirleri ve buranın insanlarının,bedevilerinin tasvirlerinin çarpıcı olduğu, diyalogların canlı birer dekor olarak karşımıza dikildiği bu eserin günümüze ne kadar çok atıfta bulunduğu çok aşikardır.
    Bu eser;uzun yıllar uzak kaldığım tarih okumalarıma tekrar başlama nedenim ve bu konu üzerindeki bilgimin eksikliğini sınadığım bir süreç oldu benim için.Bitirirken de Falih Rıfkı'nın sözlerini ben de tekrar ettim kendime:
    ''mustafa kemal,büyük harbe girmek aleyhinde idi:kafa ve sanat adamı olduğu için!
    mustafa kemal kurtuluş harbini bırakmak fikrinde asla bulunmadı:vatan damı olduğu için!
    işte size bütün kitabın özü.
    hiçbiri yalnız başına,ne sizi,ne de milletini kurtarabilir.''

    YanıtlaSil